Açıklamada, kadına karşı şiddetin bir insan hakkı ihlali olduğu vurgulanarak, 2024 yılının kadın hakları açısından büyük kayıpların yaşandığı bir yıl olduğu belirtildi.

“Kadına Yönelik Şiddet, Cezasızlık Algısının Sonucudur”

Kadınların yalnızca kadın oldukları için uğradıkları şiddetin, toplumda kökleşmiş cinsiyetçi anlayışların ve cezasızlık algısının bir sonucu olduğu ifade edilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

"Kamuoyunun refahı ve huzuru için muhakkak ihtiyaç duyulan toplumsal cinsiyet eşitliği hâlâ sağlanamamışken, bu eksikliğin en can yakıcı sonucu, kadına yönelik şiddettir. Kadınlara, yalnızca kadın oldukları için yöneltilen şiddet, cinsiyetçi toplumsal anlayışın ve cezasızlık algısının ayrılmaz bir parçasıdır."

2024 yılında kadın haklarına yönelik saldırıların arttığı, kadın emeğinin sömürüldüğü ve kadın haklarını geriye götürecek pek çok önerinin gündeme geldiği belirtilen açıklamada, geçtiğimiz yıl kadın cinayetlerinin rekor seviyeye ulaştığı vurgulandı.

"2024 yılı, kadınlara karşı ayrımcılığın ve eşitsizliğin derinleştiği, kadın emeğinin sömürüldüğü, kadın haklarını geriletecek akıl almaz önerilerin yapıldığı ve kadın cinayetlerinin sıradanlaştığı bir yıl olmuştur. 2024’te 394 kadın cinayeti ve 250 şüpheli kadın ölümü kaydedilmiş, bu rakamlar tutulmaya başlandığından bu yana en yüksek seviyeye ulaşmıştır."

“Şiddet Davalarında Uzlaştırma Kabul Edilemez”

Kadına yönelik şiddetin varlığının bu denli yüksek olduğu bir ülkede, aile mahkemelerinin görev alanlarında ve kadına yönelik şiddet davalarında uzlaştırma ve alternatif çözüm yöntemlerinin kabul edilemeyeceği belirtilerek, bu tür düzenlemelere karşı çıkıldığı vurgulandı.

Açıklamada, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ve 6284 sayılı yasanın etkin uygulanmamasının, kadın haklarını gerilettiği ve kadınlara yönelik ayrımcılığın artmasına yol açtığı ifade edildi.

"İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın çekilmesi ve 6284 sayılı yasanın etkin uygulanmaması, toplumsal cinsiyet eşitliğine karşı olan, kadının özgür bir birey olduğunu kabul etmeyen zihniyete cesaret vermiş, kadına yönelik ayrımcılığın artmasına zemin hazırlamıştır. Bunu onaylamamız ve kanıksamamız mümkün değildir."

“Kadınların Eşit ve Özgür Yaşam Hakkı Güvence Altına Alınmalıdır”

Kadınların eğitimden istihdama, yönetim kademelerinden siyasi temsile kadar her alanda eşit şekilde var olması gerektiği belirtilen açıklamada, bunun demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti anlayışının gereği olduğu vurgulandı.

"Kadının onurlu, özgür ve güvenli yaşam hakkını koruyacak; eğitimden istihdama, yönetim kademelerinden siyasi temsile kadar her alanda eşit bir şekilde var olmasını sağlayacak politikalar üretilmesi insan haklarına dayalı demokratik ve laik sosyal hukuk devletinin gereğidir."

“Kadın Haklarını Geriye Götüren Her Girişime Karşı Duracağız”

Adıyaman Barosu Kadın Hakları Merkezi, kadınların özgür bireyler olarak var olduğu bir Türkiye için mücadeleye devam edeceklerini belirterek, kadın haklarını geriye götürmeye çalışan her türlü söylem ve girişimin karşısında duracaklarını ifade etti.

"Devletin her kademesindeki yetkilileri, kadın-erkek eşitsizliğini besleyen girişimleri durdurmaya, medeni hakların kullanımında kadının karşısına çıkan engelleri ortadan kaldırmaya, anayasanın temel niteliklerine ve uluslararası sözleşmelere uygun gerçek politikalar üretmeye çağırıyoruz."

Kadın haklarının geriletilmesine karşı kararlı duruşlarını sürdüreceklerini belirten Kadın Hakları Merkezi, kadınların eşit ve özgür bireyler olarak var olduğu bir Türkiye ve dünya için mücadeleye devam edeceklerini kamuoyuna duyurdu.

Kaynak : PHA