Zeynep Teyze'nin Kedileri


Ne zaman çocukluğumun geçtiği, denize tepeden bakan evimizin önündeki uçuruma bitişik yolda yaşlı, zayıf ve iki büklüm bir kadın görsem aklıma Giritli komşumuz Zeynep Teyze gelir. Ve gözlerinin renginden ismini hiç yadırgamadığınız kocası Mercan Dede. Ayrıca kişilikleri ve mütevazi yaşamlarıyla sanki onlara özel küçük, şirin evleri ve tabiki mahallenin kedileri.

Zeynep Teyze'nin sonradan omurgadaki bir rahatsızlıktan dolayı olduğunu öğrendiğim, yürürken sanki yeri öpecekmiş havası veren kamburluğu beni hiç rahatsız etmezdi. Aksine, bu şekilde boyuma yakın ve güzel mavi gözlerinden yayılan sevgi ışınlarının beni daha kolay kucaklayabildiği hali en önemli özelliğiydi.
O, gün boyu hiç durmaksızın çalışır, evlerinin küçük avlusunu eski bir çalı süpürgesi ile süpürür, çocukları gibi gördüğü keçilerine büyük bir özenle bakar, çamaşır yıkar, kendi boyunun iki katı yüksekliğindeki sokak ipine asar, bütün bu işlerinin arasında da mahallenin kedilerinin karnını doyurmayı hiç aksatmazdı.

Bazen, canım sıkıldığında,  altında köpeklerinin rahatça girip çıkabilmesi için kenarları açık küçük tahta bir giriş bulunan kapılarındaki ipi çekerek açar ve Zeynep Teyze ile Mercan Dede'yi ziyaret ederdim. Bu saatler genellikle onların öğle yemeği saatine denk gelirdi. İşte hiç unutamadığım bu yemek vakitlerinde Zeynep Teyze o gün evinde bulunan malzeme ile bir yemek pişirir, kedilerle birlikte beklemekte olan Mercan Dede'ye, kendisine, tok olduğumu söylememe rağmen bana  birer tabak koyduktan sonra sayılarının çokluğuna oranla anca yeteceğini düşünerek içine ekmek doğrayarak kalan bütün yemeği dört ayaklı yaramaz dostlarına verirdi. Kedi hırıltıları eşliğinde yerdik yemeğimizi. Bizimle birlikte kedilerin de karnı doyar ve avludaki tahta merdivenden yukarıya çıkarak beyaz kireçli küçük evin gerçek sahipleri onlarmışcasına kırmızı kiremitlerin üzerinde rahatlıklarını kıskandığım tarzda uyurlardı. Ta ki akşam çoğunlukla benim görmediğim ama kendileriyle paylaşılacağına emin olduğum bir tencere yemek daha pişene kadar.

Zeynep Teyze'nin ve Mercan Dede'nin varlığı sanki mahallenin bütün kedileri ve benim yazın sevip, baktığım yavru kediler için bir garantiydi. Küçük nahiyenin dar sokaklarında irili ufaklı kaldırım taşları üzerinde dolaşırken evlerinin önünden geçtiğim her sefer içimi sonsuz bir huzur kaplardı. Önce Mercan Dede, arkasından da yalnızlığa dayanamayan Zeynep Teyze'nin ölümüyle birlikte evleri içinde başka ocaklar tütse de bana artık yabancı. Mahallenin kedileri de o eski bakımlı, şımarık kediler değil sanki. Yine de yazın arada bir uğradığımız eski evimizin bahçesine geldiklerinde karınlarını doyunrmadan göndermem. Onlar sanki yemeklerini yerlerken yukarıdan bir yerlerden Zeynep Teyze ve Mercan Dede bana bakar ve gülümsemeler. Rahat uyuyun nur yüzlü Giritli komşularımız. Bütün mahallenin kedileri size selam söylediler 

Geçenlerde Zeynep Teyze'yi rüyamda gördüm. Yeşil kapaklı büyük güzel bir mutfağı olmuştu. Onun ve Mercan Dede'nin cennet olsun mekanı.